27 Aralık 2016 Salı

İsrail-El-Halil şehri, Halilurrahman Camii.. (beni ağlatan şehir) 😞🕌🕍

Her zamanki gibi dünyaaanın en güzel selamıyla Selamun Aleyküm💕 
Bugün size Kudüs gezimizde ziyaret ettiğimiz ve beni çok duygulandıran bir şehirden bahsetmek istiyorum.. hüzün şehri.. EL-HALİL.. 

El Halil (Arapçaالخليلal-HalilİbraniceחֶבְרוֹןHebron), Batı Şeria'daki %15-%20 oranında İsrailişgal bölgesinde ait bir şehir El-Halil.. Resmi olarak Filistin'e bağlı.. Musevilerin 4 kutsal şehrinden biri.. Şehirde 120.000 Filistinli ve 600 İsrailli yaşar.. 

El-Halil direnişin başkenti.. El-Halil çok kez işgal alında kalmış Peygamberler diyarı.. 

HÜZÜN DOLU ŞEHİR.. 

Mekke, Medine' ye gidenleriniz bilir, İslam'ın izzetini hissedersiniz Mekke, Medine'de.. El-Halil'de ise tam tersi İslam'ın zilletini hissediyorsunuz.. yapılan zulümleri, haksızlıkları, aşağılanmayı, hakir görülmeyi, iliklerime kadar hissettim El-Halil'de.. 

Bize ait olan yerlerin İsrail askerleri tarafından korunması, Müslümanlara yapılan.hayvan muamelesi, Müslüman evlerinin restore edilmesine izin vermeyişleri, insanların iş imkanı olmaması, bütün geçimini dilenmekle temin eden Müslümanların halleri.. daha kelimelere söylemediğim bir sürü buruk hayatlar.. ama herşeye, her zorluğa, her imtihana rağmen yüreklerdeki İMAN aşkı.. TESLİMİYET dolu yürekler.. işte böyle bir şehir El-Halil.. insanı kendinden, Müslümanlığından utandıran şehir.. 

Halil Şehrinde İşgal Altında Olan Filistinli Çocuklar.. 

 


Halil Şehrinde İşgalci Siyonistler.. 

El-HALİL'DE BULUNAN (Halilurrahman) bir diğer adıyla İBRAHİM CAMİ.. 

Halilurrahman Camii, Hz. İbrahim ve ailesinin kabirlerinin bulunduğu Atababalar Mağarası (machpelah mağarası) üzerine kuruludur. 1206 yılında yapılan mabed, önemli bir yere sahip. Eski Ahit’te anlatıldığına göre caminin altındaki mağara, eşi Hz. Sare’nin vefatı üzerine Hz. İbrahim tarafından satın alınır ve Hz. Sare buraya defnedilir. Hz. İbrahim, Hz. İshak, eşi Rifka ve Hz. İshak’ın oğlu Hz. Yakup da buraya defnedilir.. Cami 1994’e kadar tamamen Müslümanların denetiminde kalır. Ancak 1994 yılında Amerikalı köktendinci bir Yahudi, namaz kılmakta olan insanların üzerine ateş açar ve çok büyük bir katliamda bulunur, bu katliam 48 kişinin ölümüne sebep olur. İsrail de bu olayı bahane ederek şehrin bir kısmına ve caminin yarısına el koyar. Günümüzde caminin yarısı sinagog olarak kullanılıyor. Hz. İshak ve eşi Rifka’nın mezarları Müslüman tarafında, Hz. İbrahim ve eşi Sare’nin mezarları iki bölümün ortasında, Hz. Yakup ile eşi Lea’nın mezarları ise Yahudi tarafında yer alıyor.

Camii'nin içindeki kabirlerin fotoğrafları.. 

İbrahim (a.s)'ın Kabri.. 

 

İbrahim (a.s)'ın eşi Sare validemizin Kabri..

 

İshak (a.s)'ın Kabri..

 

İshak (a.s)'ın eşi Rıfka validemizin Kabri.. 

 


Ve Camii'nin dışında birde Hz. Yusuf'un kabri bulunuyor.. güzel yüzlü Yusuf (a.s)'ın Kabri...

 


Ayrıca Halilurrahman Camiinde beni en etkileyen şeylerden biri ise Âma bir Hafız'ın Kur'ân Tilavetiydi.. herkesi ağlatan o âma HAFIZ... 

 

.. 

El-Halil yazım bu şekildeydi.. inşAllah istifade edebilmişsinizdir.. bir sonraki yazımda Görüşmek Üzere.. 💜📚✍🏻️

24 Aralık 2016 Cumartesi

Hepimizin Ortak Davası Kudüs🕌💕

Dünyaaanııın en güzel selamıyla Selamun Aleyküm 💗😍

Kudüs.. 3 haremden üçüncüsü, 
Peygamberlerin ayak bastığı, onları bağrına basan mukaddes şehir..
İslam'ın ilk kıblesi.. Miracın ilk menzili..
Sahib-i Burak'ın ziyaretgâhı.. Kudüs.. 

Bugün sizlere hepimizin ortak davası olan Kudüs'ü anlatacağım. Ben bu yazımda sizlere Kudüs hakkında bilgi vereceğim. Bundan sonra da Kudüs'le ilgili yaşadığım anıları sizinle daha detaylı olarak başka yazılarımda paylaşacağım inşAllah. 
Malesef artık günümüzde Müslümanlar olarak davalarımıza ve miraslarımıza sahip çıkmıyoruz. Ecdadımız bize nereleri miras olarak bırakmış, dinimiz açısından nereler önemli, nereleri görüp gezmemiz gerekiyor hepimiz bu konularda çok bilinçsiziz. Bana göre Kudüs dünyada görülmesi gereken ilk yerlerden biri. Kudüs bizim davamız, ecdadımızdan kalan en güzel miras bize Kudüs. 
Rabbime şükürler olsun ki bu genç yaşımda bana mescitlerinin üçüncüsü olan Mescid-i Aksa'yı ziyaret etmemi nasip etti. 

Kudüs Bizim İçin Neden Önemli 

Kudüs Müslümanlar gibi Hristiyan ve Yahudiler açısından da çok değerli bir şehirdir. Yahudiler için Rabbin dünyayı yaratmaya başladığı yer.. Hristiyanlar için mahşerin, dirilişin mekanı.. Müslümanlar için ise ilk Kıble, Miracın basamağı ve en kutsal hatırası..
 Kudüs İlk kıblemiz olan Mescidi Aksa'yı yüreğinde barındırır. Rasullah'ın İsra ve Miraç hadisesine şahit olmuş mucize dolu şehirdir Kudüs. Yüce Allah, Kur'anı Kerim'de şöyle buyurur; Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir." (İsra, 17/1)

 Resulullah (a.s.) bir hadisi şerifinde şöyle 
buyurmuştur: "Yolculuk ancak şu üç mescidden birine olur: Benim şu mescidime, Mescidi Haram'a ve Mescidi Aksa'ya." (Müslim, Kitâbu'l-Hacc, 15/415, 511, 512) 

 Hadisten de anlaşılacağı üzere Kudüs'ü ziyaret etmemiz hepimizin üstüne bir borçtur. 
 
Kudüs'e Sahip Çıkmalıyız.. 


Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler onarabilir. İşte bunlar doğru yola erenlerden olabilirler." (Tevbe, 9/18)
 Mescidi Aksa bize Peygamberimizden kalan 3 mescidden biridir. "Bu ayete göre Müslümanlar olarak Mescidimize sahip çıkmalıyız. En az Mescidi Haram, Mescidi Nebevi kadar da Mescidi Aksa'nın değerini bilmeliyiz. Şükrü Eda edilmeyen nimet geri alınır, bizlerin Mescidi Aksa'nın şükrünü eda edebilmemiz ancak onu ziyaret etmemizle olur."

Kudüs Sadece Arap Davası Değildir! Bütün Müslümanların Ortak Davasıdır..!!!

Kudüs ve Filistin davası sadece Filistinlilerin veya Arapların değil bütün Müslümanların davasıdır. Bugün Filistin topraklarında o toprakların bağımsızlığı, Kudüs'ün ve Mescidi Aksa'nın kurtarılması için mücadele eden bir tek kişi olmasa bile Müslümanların yine de bu davaya sahip çıkmaları gerekiyor. Nitekim Selahaddin Eyyubi, Kudüs'ü ve Mescidi Aksa'yı bu inanç ve şuurla haçlılardan kurtarmıştı. Bugün hala Filistin ve Kudüs meselesine bir Arap meselesi olarak bakılıyor. Artık bu düşüncenin değişmesi ve "ben Müslümanım" diyen herkesin o kutsal mekanların bağımsızlığı için sürdürülen mücadeleye destek vermesi gerekiyor.

Kudüs Bize En Güzel Miras 

Kudüs şehri tarihte olduğu gibi günümüzde de Müslümanların bir aynası niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla bu mukaddes şehrin ve o şehrin bağrında barındırdığı kutsal mirasın siyonistlerin işgali altında olmasından bütün Müslümanların rahatsız olması gerekiyor. İman hassasiyeti taşıyan her Müslüman, Yüce Allah'ın mübarek kıldığını bildirdiği mekanların yeniden İslami kimliğine kavuşmasında kendinin de mutlaka bir sorumluluğunun olduğunu bilmelidir.. 

 Tarihi Gerçekler Haykırır;

Kudüs, Hz.Ömer adaletinin belgesidir.. Selahaddin Eyyubinin vicdanıdır. İslam Medeniyetinin hafızası, Yavuz Sultan Selim Han'ın fermanıdır. İbrahim Halilullah diyenleri kucaklayan Osmanlı şefkatidir. Kanuni'nin rüyası, Abdülhamid Han'ın davasıdır Kudüs. Öyle bir dava ki, nicedir yürek sızlatmakta..🕌💕

Uyanık Olmalıyız! 

Bizler uyanık olmalıyız. Kudüs'ü hedef alanların oyunlarına gelmemeliyiz. Kudüs sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın ortak değeri ve mirasıdır. Biz Türkler için ise sadece kutsal bir şehir değil, 400 sene bilfiil huzur içinde himaye ettiğiniz bir Osmanlı hatırasıdır. Kanıyla canıyla savunup Kudüs uğruna 25 bin şehit veren bir neslin torunlarıyız biz..
 
Bütün Avrupa'yı gezmiş Müslümanlara Kudüs dendiğinde "sakınnnn!! Oralarda bombalar patlıyor" demesinin sebebi, uluslararası güçlerin yaptıkları planların işlediğine işarettir. Oraları bizlere unutturma politikası, akıllardan dünyanın en özel noktasını silme, ehemmiyetsiz gösterme sonra da acımasızca bu mirasa konma planları... bu sinsi oyunları bozmanın yolu, bilmekten.. okumaktan.. fark etmekten.. şuurlu olmaktan geçiyor. 

Lütfen!!!!!!!

Lütfen artık üzerimize serpilmiş bir asırlık bu ölü toprağını atalım. Başımızı kaldırıp sahip çıkmamız gereken mirasın farkına varalım. Oradaki her on eserden sekizini yaptırmış ecdadımızın miraslarına sahip çıkalım.. dört elle bu özel yeri hatırlamaya ve bu mübarek mekana sahip çıkmaya çalışalım.. sıklıkla Kudüs'e gidelim.. çevremizdekileri gitmeye teşvik edelim.. 
Bire bin İhsan edilen o topraklarda bulunmuş peygamberler, sahabeler, nice din büyükleri, yüzyıllarca o toprakları eserleriyle donatmış, hayırsever insanlar gözünüzün içine bakıyorlar. "Gelin ve buralara sahip çıkın" diyorlar.. davamıza sahip çıkmak için bir adım atalım... elimizden ne geliyorsa yapalım.. gerekirse yazın çıktığımız tatillerden, kışın gidilen kar tatillerinden feragat edelim.. sırf Allah rızası için Kudüs'e ziyarete gidelim.. bir düşünün her Müslüman bu bilinçte olsa hiç işgal altında kalır mı o topraklar? Hepimiz davamıza canımızla, malımızla, kanımızla sahip çıksak hiç bukadar zulüm görür mü kardeşlerimiz? Hepimiz etrafımıza, eşimize, çocuğumuza bu şuuru verebilsek hiç yalnız kalır mı peygamberler diyarı? Öyleyse davamıza sahip çıkalım.. gerekirse giyimimizden, yediğimizden, içtiğimizden fedakarlık edelim ama yeter ki Kudüs'ü yalnız bırakmayalım..

Davamıza ve mirasımıza sahip çıkabilme duasıyla.. 

CANIMIZ, KANIMIZ SANA FEDA EYY AKSÂ!! 

Filistin davasının bir Arap davası olmadığını anladığımızda başlayacak bütün çabalarımız... ve bir gün Aksa'da özrgürlüğüne kavuşacak.. 💗💗

 



23 Aralık 2016 Cuma

Yılbaşı Kutlamak

         YILBAŞI KUTLAMANIN DİNİMİZDEKİ YERİ

     Bir insan günah olduğunu bilerek ve şirk merasimine tazim kastetmeyerek KATILIRSA kafir olmaz, günahkâr olur. Ama tazim kastederse namaz kılsa da kafir olur.

     Bu konuda evvela şunu belirtmek gerekiyor. Bizim takvimimiz miladi takvim değildir. Miladi takvim bizim dini hiçbir vazifemizi tespit etmiyor. Ramazanımız, kurbanımız, haccımız vs Bunların hiçbiri miladi takvimle belirlenmiyor. Çünkü miladi takvim güneş, hicri takvim ay senesidir. Bunların arasında da 10 gün fark vardır. Bu yüzden her sene Ramazan, Kurban 10 gün geri geliyor. Bu da zekâtta bile hesap yapıldığı zaman sıkıntı çıkarır.


"GAVUR ÖZENTİLİĞİ" 


       Dolayısıyla bu takvimlerimiz tahrip ettiler. Saatimizi, yazımızı, kıyafetimizi, yüzümüzü, huyumuzu, suyumuzu bozdular. Her yer kirlendi!

     Hicri takvim bizi geri bırakmaz. Kendimiz gâvur özentiliğinden kurtaralım. Biz Müslümanız, İslam âlemiyle birlikte hicri yılbaşımızı kutlayalım.

     Sorunun aslı budur. Öncelikle bunun düzeltilmesi lazım. Sen bunu düzeltmedikçe, millet 2015’e giriyoruz diye televizyonda yılbaşı özel programlarını açıyor, seyretmeye başlıyor. Bunda tehlike var, asla caiz değil.

"HIRİSTİYANLARIN KUTSALI"

Çünkü bu Hristiyanların kutsalıdır, yani dini bayramıdır. Bu günü İsa (Aleyhisselâm) doğduğu gün olarak belirlemişler. Biz Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in mevlidini kutluyoruz. Peki İsa (Aleyhisselâm)ın doğumunda ne zarar var?

"MERYEM ANNEMİZİ DE ALLAH'IN HANIMI YAPMIŞLAR!"

İsa (Aleyhisselâm)ın doğduğu günde ona rahmet okumanın, sadaka verip ruhuna göndermenin, Kur’an okuyup hediye etmenin (ki ölmemiştir kendisi ama ruhaniyetine gider) bunda bir sıkıntı yok.

Ama İsa (Aleyhisselâm) normal bir peygamber değil. Yahudiler Musa (Aleyhisselâm)a tapmıyor ama Hristiyanlar İsa (Aleyhisselâm)a tapıyor. Ondan dolayı bu şirk merasimi oluyor. Kur’ân-ı Kerîm: “Allah üçün üçüncüsüdür diyenler muhakkak kâfir olmuşlardır” (Mâide Sûresi:3) diyor. Baba, oğul, kutsal ruh bu nedir?! Meryem annemizi de büyük iftirayla Allah’ın hanımı yapmışlar. Haşa! Tam bir şirk merasimi!

"ŞİRKLERİN EN BÜYÜĞÜ"

Dolayısıyla mesele Hazreti İsa (Aleyhisselâm) ın doğumunun kutlanmasından ileri geçmiş, ona tapınma, Allah’ın oğlu olduğu iddiası boyutuna ulaşmıştır ki, bu da şirklerin en büyüğüdür. İhlas Sûresi sırf bunun için nazil olmuştur. “O Allah doğurmadı ve doğrulmadı.” Doğurmadıysa oğlu yok. Doğrulmadıysa ana-babası yok. Bizim ihlasımızın, imanımızın temeli “Doğurmadı ve doğrulmadı” ilkesidir.

Sen şimdi bu noktada “Allah’ın oğlu var” diyorsan, Allah’a şirk koşuyorsun. Bunlar bu kafadandır. Allah ıslah etsin. Bunların kutsal saydığı gece Hazreti İsa (Aleyhisselâm)ın doğumunu kutlamaktan ileri geçip ona tapınmalarına dönmüştür. Yani bu olay mevlit merasiminden çıkmış ve şirk merasimine dönmüştür.

"YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARI DOST EDİNMEYİN" AYETİNİ HATIRLATTI

Şirk merasimi de olduğu zaman senin buna katılıp kutlaman tehlike. Bu hususta birçok ayeti kerime var. “Ey inanmış kullar sakın Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin.” (Mâide Sûresi:51)

Onların kutladığı bu gecede kutlama yapmaktan önemli bir dostluk olabilir mi?! Sen onun kutsal gecesini kutluyorsun. Kutluyorsun derken Hristiyan’a “Benim gecem değil ama senin geceni tebrik ederim” manasında bir kutlama da değil.

"ZALİMLERE AZICIK DAHİ MEYLETMEYİN"

      Evine, ocağına sokarak, masana, sofrana yansıtarak, programlarını ona özel yaparak ve içki, kumar, fuhuş, dans vs. gibi sonu olmayan münkerât ve müstehcenât. Allah’ın dininin ve kitabının kabul etmediği şekillerde onları taklit ediyorsun. Ama Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Kim sizin içinizde onları dost ediniyorsa onlardandır.” (Mâide Sûresi:51)

“Zalimlere azıcık dahi meyletmeyin.” (Hûd Sûresi:113)

Yahudi, Hristiyan demedi ki. Kur’an birbirini tefsir eder. Öbür ayet “En büyük zülüm şirktir” (LokmânSûresi:13) diyor. Sen bir adama haksızlık yapıyorsan zalim oluyorsun. Burada Allah’a haksızlık yapıyorsun ve “Doğurdu” diyorsun.

Kur’an-ı Kerim’de de geçiyor. “Az kalsın gökler üstten aşağı yarılacak, yerler yarılacak, dağlar üstlerine düşecek, kıyamet kopacaktı Allah’ın çocuğu var dediler diye.” (Meryem Sûresi:90-91) “Bu çok ağır bir söz! Kıyametin saatini belirlediğim için gökler duruyor” diyor Mevla. Yoksa bu söz göğü yere indirir. Kur’an-ı Kerim ile sabit.

"ATEŞ SİZE DE DOKUNUR"

Tabi ki Müslüman da olsa zalime meyledilmez ama kâfir olup da zalimse, Allah’ın hakkını yiyorsa ve Allah’a iftira atıyorsa bunlara meyletmeyin. Ne olur? “Ateş size de dokunur” (Hûd Sûresi:113)

Yani onları tamamen ve ebedi yakacak. Kur’an-ı Kerim’in ifadelerine çok dikkat edelim. “Ateş sizi de kaplar, ebedi kalırsı-nız” demiyor ama “Size de dokunur” diyor. Çünkü hitap Müslümanlaradır.

Noel kutlamaya hazırlanan zavallı Müslümanlaradır!

"HİNDİ HELAL OLABİLİR AMA..."

Burada tehlike çok büyük! Hadis-i şerifte “Kim bir topluluğun karartısını çoğaltırsa o onlardandır.” (Deylemî, no:5621, 3/519) buyurulur. Karaltı kalabalık demek. Bir milyar ise bunu kutlayan, sen de kutladın oldu bir milyar bir. O birle kutlayanların karaltısını çoğalttın. Onlardansın! Hristiyan değilsin ama onlara benzeyenlerdensin. “Kim bir topluluğa benzemeye çalışırsa o onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs:5, no:4033, 4/78) 


 

22 Aralık 2016 Perşembe

Abdullah Muhaysinî'nin Türkiye'deki Üniversite Gençlerine Halep Çağrısı

Türkiye’de bulunan Ehli Sünnet gençleri ve bacılarımıza kendi dilleri olan Türkçe ile derim ki Hoş geldin, Nasılsın? Ey Türkiye’nin üniversitelerinde bulunan erkek ve hanım kardeşlerim Allah sizi yaşatsın. İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Allah sizleri yaşatsın. Marmara Üniversitesi öğrencileri, Allah sizleri yaşatsın. Erzurum Üniversitesi öğrencileri, Allah sizleri yaşatsın. Ankara Üniversitesi öğrencileri, Allah sizleri yaşatsın. Türkiye’de bulunan tüm üniversitelerinde olan tüm öğrenciler Allah hepinizi yaşatsın.

Buradan cihat toprağı Suriye’den erkek ve hanım tüm öğrenciler sizleri tebrik ediyorum. Ve sizlere diyorum ki: Ey Üniversite öğrencileri, Suriye'deki kardeşlerinizi unutmayınız. Biz Türk’üz Suriye ile alakamız yok demeyiniz, hayır! Ben Suudi Arabistan’dan Mekke’denim. Ancak burada olanlar benim ehlim(ailem)dir. Ben ailemi malımı onlar için bırakıp onları savunmak için buraya geldim. Ey öğrenciler ehliniz için size düşen rol nedir? Bu devrim ve mübarek savaş için ne takdim ettiniz(ne yaptınız)? Ey öğrenciler bugün özellikle sizlere hitap ediyorum. Çünkü bütün ülkelerde fark ihdas etmeye (yenilikler başlatmaya) en yatkın insanlar üniversite öğrencilerdirler. Ey öğrenciler sizler bunu yapabilirsiniz.

 

Ey Türk halkı hatırlayınız ki Haçlılar ve diğerleri Türkiye’ye gelip saldırdığında ve Türkiye'nin birçok bölgesini işgal ettiğinde, Halep ehli yardımınıza gelmişti. Ey Allah’ım ey Rabbim Şam ehlinin kederini acilen gider ve onları feraha çıkar. Sen âlemlerin Rabbi’sin ve sen her şeye kâdir olansın.


21 Aralık 2016 Çarşamba

Abdullah Muhaysini Kimdir?

     Selamun Aleyküm, bloğumda yazı yazmayalı çok uzun zaman oldu. Sizlerle konuşmayalı aylar geçti. Hatta en son yazımı 1. Mayıs 2016'da yayınlamışım:) Ama bu geçen aylar da çok fazla şey yaşadım. Hafızlığımı tamamladım, Umreye gittim daha sonra ise Kudüs'e gitmek nasip oldu. İnşAllah ileriki zamanlarda çok güzel Kudüs yazılarımı, Kudüs'te yaşadıklarımı, hissettiklerimi, herşeyi bloğuma yazacağım. Ama öncelikli meselem şuanlık malesef Halep.. yüreğimi yangın yerine çeviren Halep.. Bugun sizlere kendini Cihad yoluna adamış, bunun uğrunda herşeyini geriye bırakarak "Allah yolunda Cihad Ne Demek" bana bu kavramı öğreten Abdullah Muhaysini'den bahsedeceğim. 

Ben Abdullah Muhaysinî'yi YouTube sayesinde tanıdım. Ve izlemediğim videosu kalmadı. Kendisinden gerçekten çok şey öğrendim. Bu yaşadığımız zor günlerde ise Abdullah Muhaysinî'yi size tanıtmayı kendime borç biliyorum.  Hadi o aman tanıyalım bakalım Abdullah Muhaysinî'yi kimmiş.. 

Abdullah Muhaysinî, Suriye cihadında yaptığı irşad dersleri ve savaşa teşvik konuşmalarıyla dünya çapında gündem olan Suudlu bir alimdir. 

Biyografisiyle onu daha da yakından tanıyalım.. 

Adı:Abdullah Bin Muhammed Bin Süleyman El Muhaysini

Medeni hali: Evli

Doğum yeri: Kasıym -Bureyde

Bureyde de ilk okul 4 sınıfa kadar öğrenim gördü daha sonra Ailesi ile Mekkeye taşındı ve İlk okulu orda bitirdi.

Orta ve lise öğrenimini Mekke Haremi Şerifin enstitüsünde tamamladı.

Liseyi % 96 gibi yüksek bir puan ile bitirdi.

Daha sonra Um el kura Üniversitesinde İslam Şeriati üzerine öğrenim gördü.

Yüksek lisans 4/3.80 gibi yüksek bir derece ve birincilik ile bitirdi.

Master’ı Riyad ta İmam Bin Muhammed Bin Suud İslami Üniversitesinde Hukuk (karşılaştırmalı hukuk)üzerinde öğrenim yaptı ve yine yüksek puan ile bitirdi.

Karşılaştırmalı hukukta doktorasını aldı.

Tezininin konusu “İslamda savaş mültecilerinin ahkam fıkhı” idi.

İLMİ HAYATINDAN

15 yaşında Kur’anı Kerimi hıfz etti.

Daha sonra Şeyh Yahya in Abdulaziz El-Yahyanin eli altında sünneti hıfz etmek için kurslarına katıldı ve Sahihayni,kütübü arbaa’yı,Malik’in Muvatta’sını,Süneni Darimi’yi 7 yılda 8000 hadisi ezberledi.

Şeyhi Yahya Bin Abdulaziziz El Yahya kendisine bu ilmi öğretme icazetini yüksek takdir ile verdi. 

DAVET ÇALIŞMALARINDAN BAZILARI

Gerek Arabistanda gerek yurt dışında birçok yerlerde Davet Çalışmalarında ve konferanslarda bulundu ve bunlarda payı oldu.

Bunlardan bazıları şunlardır:

Aziziyyeh ve Awalide 5 Yıl Davet temsilciliği yaptı.

Bu çalışmalardan bazısı:

Mekke ve ciide arasında gezici namazgahlarda bulundu.

Gerek yurt içinde gerek yurt dışında bir çok konferanslar verdi

Akıde usulunde Fıkıhta ve Tefsirde bir çok dersler verdi.

7 yıldan fazla Teravih namazı kıldırdı.

Camiul Sani’de imam ve hatiplik yaptı.

Körfez ülkeleri üniversiteleri arasında yapılan Sünnet hıfzı yarışmalarında Ummul Kura üniversitesini temsil etti ve bu yarışmada ikincilik aldı Abdullah Muhaysini.. 

Tabi ki bunları okumakla tanımış olamayız Abdullah Muhaysinî'yi. Herkese YouTube'dan Abdullah Muhaysini'nin irşad videolarını izlemeyi tavsiye ediyorum..

 Rabbim bizim de başımıza böyle liderler nasip etsin.. bir sonraki yazımda Görüşmek Üzere..❤️📝📚

 



1 Mayıs 2016 Pazar

Dergi Önerisi : Derin Tarih

      Sizlere her ay aldığım ve bayılarak okuduğum bir dergiden bahsetmek istiyorum. Tabi ki bileniniz vardır ama bilmeyenlere de bu güzel dergiyi kesinlikle takip etmelerini öneriyorum. Derginin adı Derin Tarih. Daha bloğumu açalı 3 ay olsa da neden daha önce bu dergiyi tavsiye etmek aklıma gelmedi diye üzüldüm. Özellikle Nisan ayında çıkan özel sayısıyla bir kez daha neden bu kadar sevdiğimi anladım. Derin Tarih gerçekten günümüzde olabilecek en güzel dergilerden biri. Sadece Tarihî yönden değil kültürel açıdan da okuyucularına çok şey kattığını düşünüyorum.

         Bende Derin Tarih dergisinin adeta bir kütüphanesi oluştu :) size de bu dergiyi her ay takip etmenizi ve almanızı şiddetle öneriyorum!!... Her ay Moda dergilerine tüketim yapıp çöpe atacağımıza hepimiz için hem dinî hem tarihî hem de kültürel açıdan bizi geliştirecek bir dergiye para vermenin daha doğru ve yararlı olduğu kanaatindeyim..

    Hadi sizinle Derin Tarih'in bu ay çıkarttığı özel sayıyı biraz inceleyelim..

Öncelikle derginin dışı bu şekilde.. Gerçekten dışında mevcut olan Rasulullah'ın Peygamber mührünün resmedilmesine bayıldım..

 
İçini açtığımızda ise "İçindekiler" bölümü mevcut, burada dergide hangi makalelerin mevcut olduğu yazıyor.. makalelerin hepsi birbirinden güzel olduğu için sizler için onların isimlerini de hemen alta yazıyorum..
 

İçindekiler: Hz. Peygamberin Tarihe Yansıması, Allah'ın Elçisinin Sireti ve Sureti, Rasulullah'ın Ticaret Ahlâkı, İlk Müslümanların Çoğunu Gençler Oluşturuyordu, İlk Müslüman: Hz Hatice, Rüyalar, Uzlet ve İlk Vahiy, Müminler ve Müşrikler, Hz. Peygamberin 10 Tebliğ Metodu, İsra ve Mirac, İki Cihan Serveri Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı, Habeşistan: Bilinmeyen İlk Hicret, Tebliği Omuzlayan İlk Müslüman Kadınlar, Bir Peygamber Aşığı Muhammed Hamidullah, Beklenen ama Dışlanan Mesih, Kul Peygamber, Rasulullah Döneminde Evlilik ve Düğün, Rasulullah'ın Aziz Armağanı, Osmanlı'da Seyyidler ve Şerifler, Hz. Muhammed'in Medinesi, Medine Vesikası, İslâm Sanatında Hz. Peygamber, Efendimizin Huzuruna Götüren Kelimeler, Ensar ve Muhacir Arasında Emsalsiz Kardeşlik, Komutan Peygamber, Hudeybiye Anlaşması, Hz. Peygamber Engellilere Nasıl Davranırdı, Hristiyanların Hz. Muhammed'e Bakışı, Saadet Asrında Peygamber Mutfağı, Yönetici Peygamberin Amacı Devlet Değil Davet idi, Yürüyen Kur'ân Rasulullah, Hayvanlara da Merhameti Öğütlerdi, Çağdaş Siyerlerde Peygamber Tasavvuru, Muhammed ve Muhabbet, Ey Mekke'nin Örtüsü Medine'nin Peçesi!..

İçindeki makale ve yazılarda bu şekildeydi, aşağıdaki resimde ise içinden çıkan 2 güzel hediyeyi göreceksiniz..

İçinden hediye olarak ise; Sultan 1. Abdülhamid'in Peygamber Efendimize yazdığı şiir ve Asrı Saadetin eşsiz hazineleri olan Kutsal Emanetleri anlatan resimli bir kitap çıkıyor.


 
Aşağı resimde gördüğünüz; Peygamber Efendimize yazılan şiirin resmi arkasında ise Türkçesi mevcut..
 
 
Bir de unutmadan derginin en hoşuma giden sayfalarından biri ise 571'den 632'ye kadar Rasulullah'ın hayatını kronolojik olarak anlatıldığı sayfa... Bu sayfaya gerçekten bayıldım, hiç bilmeyenler bile bir kez incelemede Rasulullah'ın hayatı hakkında bir çok şey öğrenebilirler..
 
 

Derginin incelemesi bu şekildeydi, İnşallah bu yazım hoşunuza gitmiştir. Ben her ay almaya ve okumaya devam edeceğim, inşallah sizlerde beğenirsiniz ve bu güzel dergiden faydalanırsınız..




Kitap Önerisi : Türkiye'de Gençlik (Beklentiler-Problemler-Düşünceler)


Bu yazımda sizlere gerçekten bir benzeri olmadığını düşündüğüm bir kitap tavsiye etmek istiyorum. Bu kitap gençlikle ilgili çok güzel konulara değinmiş ve gençliği her yönden incelemiş. Kısaca içinde dikkat çeken başlıklar şu şekilde:

1-     Gençliğin Tanımı

2-     Gençliğin Sosyal Konumu (Örn: Gencin yetişmesi, terbiyesi, gençliğin yetişmesinde aile ve okulun rolü, çalışan gençlerin problemleri)

3-     Dünya Gençliğinin Problemleri (Örn: Batı gençliğinin sorunları, Almanya da vb. gençlik)

4-     Türkiye de Gençliğin Problemleri (Örn: Gençliğin bunalımı, modernleşme, inanç ve ideal bunalımı, ahlâk anlayışı ve cinsî ilişkiler, gençliğin tatminsizliği, gençliğin gelecek problemleri, gençliğin eğitim problemleri, gençliğin meslek seçimleri, gençliğin evlenme problemleri vs.)

5-     Türkiye de İdeolojik Farklılaşma (Örn: Batılılaşmanın gençlik üzerindeki etkisi, anarşi ve terör)

6-     Gençlik Problemlerine Çözüm Teklifleri (Örn: Gençlerin eğitim problemlerinin çözümlenmesi, gençlere toplumsal sorumluluklar yüklenmesi vs.)

Kitabın içindekilerden de anladığınız üzere gerçekten günümüz gençlik problemlerine değinen süper bir kitap. Günümüzde gençliğin gittiği nokta “benim kişiliğim tüketimimdir” diyip, kendi rahatlarından başka bir şey düşünmeyen, dünyanın yarısından fazlasının hala açlıktan kırıldığı gerçeğine omuz silkip, “bana ne” diyen bir neslin gelmesidir. Şu gerçeği iyi bilmeliyiz ki, insanlık insanlığa emanettir ve bunun geleceği gençlik ile alakalıdır. Ama bizler hayal dünyasında yaşamaya, seyrettiğimiz çok farklı dünyaların mesajları ile donatılmaya maalesef devam etmekteyiz.

Batı da ki her modayı “alınması gerekli” şeklinde düşünüp benimsiyoruz. Babalarımız batının ekonomisini, annelerimiz batıdaki bir saç modelini örnek alırken bizlerde Batılılaşmış bir eğitim sisteminde öğrenim görüyorsak, ne yazık ki hem kültürümüzü hem de benliğimizi her geçen gün daha da unutuyoruz demektir. Gençliğin sağlam bir inanca sahip olması bir çok şeye kâfi gelecekken şuan eğitilmesi gereken kişiler gençler değil aksine aileler oldu. Elli yaşlarında anne-babalar, artık örnek alınacak insanlar olmaktan çıktılar tersine çocuklarının etkisiyle değiştiler.
 
Tüm bu problemlerin ve sorunların en büyük çözüm yolu ise, kesinlikle ama kesinlikle okumak ve doğru bir eğitimdir. Ben kendi adıma bu kitaptan çok şey öğrendim, gözlemlemiş olduğum problemlere ise toplumun sorunu olarak değil kendi sorunum olarak bakmaya çalışıyorum. Bu yazıları en başta kendime bir öğüt olarak yazıp sonra da sizinle paylaşıyorum. Geothe’nin şu sözleriyle yazımı bitirmek istiyorum : “Genç adam! Kalabalıkların modalaşmış yollarına düşme! “Nefs murakebesi” dedikleri o ulvî melekeye yapış ve düşün! Yol, kalabalıkların yönü değil, hakikatin istikametidir. Sen ona dön, kalabalıkları da döndür!..”
 
 

28 Nisan 2016 Perşembe

Muhammed İkbal'in Eğitim Sistemine Bakış Açısı


Muhammed İkbal’in Eğitim Sistemine Bakış Açısı

 

 

Bu yazımda son zamanlarda okuduğum Muhammed İkbal’in İslâm Düşüncesi adlı kitabında üçüncü bölüm olan “Ahlâkî ve siyasî bir ideal olarak İslâm” başlığında gerçekten çok etkilenerek hatta ümmetimizin durumunu düşündüğümden dolayı ağlayarak okuduğum bir yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Aslında bu sayfalarca süren bir yazıydı, Kitabın tamamını okuyamayanlar için sadece bu bölümü okumalarını kesinlikle tavsiye ediyorum. Bu kitabın, Günümüzün problemlerini, İslâm düşüncesinin temel özelliklerini, İslâm medeniyetinin yaşadığı krizi bu kadar güzel anlatan sayılı kitaplardan olduğunu düşünüyorum. Temin edip okuyamayanlar için de bende o uzun sayfaların kısaca özetini çıkartmak istedim. İnşAllah keyifle okursunuz.

Gelelim Muhammed İkbâl’in “Eğitim Sistemi” için dediklerine…

“Bilgi edinmek için bilgi edinmek, yalnızca aptalların işidir. Eğitim de tıpkı başka şeyler gibi, öğrencinin ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir. Geliştirmek istediğiniz belli bir karakter tipiyle hiçbir ilişkisi olmayan bir eğitim biçimi bütünüyle anlamsız ve boşunadır. Hayat yalnızca ekmek ve yağdan ibaret değildir, hayat daha fazla şeylerdir. Hayat bütün boyutlarıyla millî ideali yansıtan sağlıklı karakterlerden, kişiliklerden oluşan bir topluma sahip olabilmektir. Ve gerçek bir millî karaktere sahip olabilmeniz için, gerçek anlamda milli bir eğitim sistemine sahip olmanız zorunludur.

Çok kötü bir okulda eğitim alan ve kendi sosyal ve tarihî geleneğinden büsbütün habersiz bir şekilde yetişen genç bir Müslüman çocuktan hür ve yaratıcı bir Müslüman karaktere sahip olmasını bekleyebilir miyiz?

Aramızda kimin Müslüman medeniyetinin modern Avrupa uygarlığı üzerindeki etkileri konusunda en ufak bir fikri var? Kaçımız İbn Haldun gibi büyük bir tarihçinin ve tarih felsefecisinin harikulâde eserlerine ve fikirlerine sahip acaba?

Oysa yaşayan bir millet, ölülerini ve geçmişini unutmadığı için ve unutamadığı sürece yaşayan bir millettir. Bu ülkedeki mevcut eğitim sisteminin bir halk olarak bize hiçbir şekilde uygun olmadığını haykırıyorum. Bu eğitim sistemi bir millet olarak bizim tabiatımıza uygun değildir, aksine bu eğitim sistemi Müslüman karakteri ve özelliği taşımayan bir insan tipi yetiştiriyor. Bu eğitim sistemi bizim ihtiyaçlarımız tarafından belirlenmemiştir, bizim geçmişle bütün bağlarımızı kopartmaya yaramaktadır.

Çocuklarımızın eğitime her yıl çok fazla para harcıyoruz. Ben bu ülkenin kaynaklarının, imkânlarının ve yeteneklerinin bütünüyle israf edildiğini ve boş yere harcandığını görüyor ve çok üzülüyorum.

Gerçek anlamda kendimiz olabilmemiz için, bizim sosyal ve tarihî geleneğimizi canlı tutacak, bizi iyi, faydalı ve huzurlu yurttaşlar haline getirecek ve en asil siyasî karakterlerden neşet eden özgür ama yasalarına uyan bir ruha sahip insanlar yetiştirebilmemiz için kendi okullarımıza, kendi kolejlerimize ve kendi üniversitelerimize sahip olmak zorundayız. Önümüzdeki zorlukların elbette ki bilincindeyim, ama eğer kendi zorluklarımızın üstesinden gelmenin yollarını bulamazsak, hiç şüphe yok ki, dünya bizi kısa bir süre sonra defterden silecektir.

Eğitimle ilgili tam bu noktada hiç çekinmeden, ekmeğini dürüstçe taştan çıkaran ve bu zorlu zamanlarda ailesinin ve çocuklarının onurunu, şerefini ve hayatını korumak için çok ağır yük yüklenmekten çekinmeyen cahil bir bakkala, yüksek bir kültüre sahip, zeki, eğitimli ama bedenindeki ruhu sönmüş, uysallaşmış, uysallığıyla ve tavizkarlığıyla, üstüne üstlük de gurur duymaya kalkışan, gelişigüzel ve müsrifçe tüketen, uykusuz geçen gecelerinden yakınıp duran, eğer çocuk sahibi olabilmişse, toplumuna sağlıksız çocuklar veren kişiden çok daha fazlasıyla gurur duyuyorum.”
 
 

21 Nisan 2016 Perşembe

Hediye Önerisi (Duâ&Sûre Kitabı)

Bugün sizlerle çok yakın bir arkadaşımın Umre ziyaretinde bana hediye etmiş olduğu tatlı bir hediyeyi paylaşmak istiyorum. Kitap yorumları, araştırmalar dışında da sizlere fikir olabilecek faydalı her şeyi paylaşmak istiyorum. Özellikle benim kitaplara ve Kur'ân'lara ayrı bir zaafım olduğu için bu güzel hediyeyi de sizinle kesinlikle paylaşmak istedim!!!

Gelelim tatlı mı tatlı hediyemize...
İlk olarak böyle çok tatlı pembe tafta kumaşıyla bizi karşılıyor...
 
 Daha sonra içinde Duâlar&Sûreler olan "Allah" lafızlı bir kitapla "Vav" harfli pembe kristal bir tesbih çıkıyor...

 
Aşağıdaki resimde ise Kitabın daha yakından resmi mevcut...

 
Tabi ki dışı gibi içi de çok ince düşünülmüş, gerçekten işe yarayan günlük okunabilecek sureler ve duâlar içinde yer almakta... İçini de aşağıya koyacağım iki resimden inceleyebilirsiniz...


Sevgili arkadaşım Betül Baydemir'in bu zarif Umre hediyesi bu şekildeydi. Bu zarif hediyenin hem dışını hem de içeriğini çok beğendim! Seve seve okuyacağıma eminim. Sizlere de bir faydası olur, böyle özel günler için yada sevdiklerinize hem güzel hem de işe yarayan bir hediye etmek isterseniz fikir olması umuduyla paylaşmak istedim. Canım arkadaşım, dostum Betül Baydemir'e buradan tekrar teşekkür ederim bu tatlı hediyesi için!

Kitap Tavsiyesi : Müslümanca Yaşamak


Müslümanca Yaşamak

 

 

Bugün sizlerle, bir arkadaşımın tavsiyesi ile alıp okuduğum ve çok beğendiğim bir kitabı paylaşmak istiyorum. Kitabın adı: Müslümanca Yaşamak-Rasim Özdenören. Hayatımda okuduğum kitaplar arasında “En”lerim vardır. İşte bu kitapta “En beğendiğim” kitaplar arasına girmeyi başardı. Gerçekten her sayfasını bayılarak okudum. Maalesef günümüzde hiçbirimiz İslâm’ın değerini, Müslüman olmanın değerini bilmiyoruz. Zaten İslâm’in bizlere bahşedilen bir nimet olduğunu anladığımızda Müslümanca yaşamaya doğru adım atacağımızdan eminim.

Bugün kendisinin Müslüman olduğunu söyleyen milyonlarca insan, aslında İslâm’ın hakikatinden uzak bir hayat sürmektedir. İslâm’ın insana bağışladığı yetenek, çilesiz, emeksiz elde edilemez. Yeryüzünde bir milyara yakın Müslümanın yaşadığı söyleniyor. Fakat bu bir milyarın içinde acaba kaç adet Müslüman gerçekten İslâm’ı Müslümanca yaşıyor. Batı’nın zihniyetini benimseyen her insan, Batı’nın onu getirmek istediği çizgiye gelmiş demektir. Müslümanlar olarak yapmamız gereken mesele ise; İslâm’ı layıkıyla kavramak ve onu kendimizde yaşanır hale getirmektir. Maalesef kendine “Müslümanım” diyen milyonlarca insan, yaşadığı hayat tarzını İslâm’i sanıyorken bunun öyle olmadığı çok acıdır. Kendimizi içinde bulunduğumuz batılı gibi harcama yapmak, onun zihniyetini, onun hayat tarzından kurtarabilmek adına bu kitaptan çok şeyler öğrendim. Hepinize tavsiye ediyorum.

 İslâm’ı yaşanabilir plana sokmak duası ile…
 

 

20 Nisan 2016 Çarşamba

Kasîde-i Bürde

Bu yazımda sizlere çok sevdiğim bir Kasîde'den bahsetmek istiyorum. İsmi Kasîde-i Bürde. Yanlış hatırlamıyorsam bu Kasîdenin hikâyesini seneler önce eğitim gördüğüm bir vakıfta yaklaşık 14-15 yaşlarındayken öğrenmiştim. O zamandan beri de hem okurum hem de dinlerim bu güzel Kasîdeyi. Özellikle internette "Mesut Curtis-Mevla ya Salli", veya "Mahir Zain-Mevla ya Salli" diye aratarak bulabilirsiniz. İkisinden de dinlemenizi tavsiye ederim.

Benim sahip olduğum Kaside-i Bürde ise resimde gördüğünüz Mahmut Kaya'nın Türkçe söyleyiş yaparak tezhib ve hatlarla özel olarak hazırladığı Kasîde-i Bürde...
Hikâyesne gelecek olursak ise ;

Büyük bir şair ve edib olan Muhammed İbn Said el-Busirî Hazretleri (ö: 1295m./İskenderiye) bir gün evine giderken, yaşlı bir zat önüne çıkarak sorar:

- Ey Busirî! Bu gece Rasulullah’ı rüyanda gördün mü?

- Hayır, görmedim.

İhtiyar, başka bir şey demeden uzaklaşır. Busirî’nin gönlünde ise, o andan itibaren müthiş bir şekilde Peygamber aşkı ve muhabbeti yerleşir.

İşte o gece rüyasında Rasul-i Ekrem (A.S.)’i görür. Uyanınca, içinin neşe ve huzurla dolup taştığını fark eder. Bunun üzerine Rasulullah’ı metheden birçok kaside yazar.

Bir zaman sonra, şairin vücudunun yarısı felç olur. Artık yürümekten acizdir. Nihayet, Peygamber’e olan sevgisini dile getirdiği 161 beyitlik muhteşem kasidesini yazarak, bunun hürmetine Yüce Allah’tan şifa diler. Kaside-i Bürde adıyla meşhur bu şiiri bitirdiği gece, Peygamber Aleyhisselâm’ı rüyasında görür ve kasidesini huzurunda okur. Allah Rasulü bundan memnun kalarak, mübarek elleriyle Busirî’nin felçli azalarını sıvazlar, bürdesini (hırka-i şerifini) de ona giydiriverir. Busirî Hazretleri uyanınca, hastalıktan şifa bulduğunu görür ve hayretle Allah’a şükreder.


Sabah dışarı çıkınca, karşılaştığı dostu şeyh Ebu’r-Reca der ki:

- Ey Busirî! Peygamber Aleyhisselâm’ı methettiğin Kasideyi bana getiriver!

 
Dün yazdığı kasideyi henüz kimseye göstermemiş olan Busirî sorar:

- Bende kaside çok. Hangisini istersin?

- Rasulullah’ın huzurunda okuduğun kaside! Dün gece onu Peygamber’in huzurunda okurken duydum ve O’nun da bundan çok memnun olduğunu gördüm!..

(İbn Şâkir el-Kütübî, Fevâtü’l-Vefayat; Kâtib Çelebi, Keşfu’z-Zunûn; İbn Ahmed el-Harputî: Asidetü’ş-Şühde)
 İşte severek okuduğum ve devam ettiğim Kaside bu şekilde. Her gönlüm daraldığında bana en iyi gelen rahatlama metodum bu Kasîdeyi okumak. Sizlere de bu Kasîde-i almanızı ve okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.