26 Şubat 2016 Cuma

Günümüzdeki Yanlış Eğitim Sitemi (Kesinlikle Okunmalı)

Maalesef günümüzde beni en çok üzen etkenlerden biri ise yanlış eğitim sistemi. Bu yanlış eğitim sisteminin İslâm ümmetinin büyük dertlerinden biri olduğu kanaatindeyim. Hepimizin bildiği gibi "İlim her Müslümana farzdır" ama hangi ilim?.. Farz olan ilim hangi ilim acaba, bunu hiç düşündük mü? Yoksa hiç düşünmediğimiz için mi bu kadar erteliyoruz? 
 Çağımızda anne ve babaların üzerine büyük bir sorumluluk düşerken, nedense anne ve babaların tek hedef ve gayeleri evlatlarının "DÜNYALIK" ilimlerini hedeflemek oluyor. Hiçbir anne-Baba'nın evlatlarına hem dünyalık hem ahiretlik ilim vermesi gibi niyetleri yok. Şimdiki nesiller batı sisteminin bize sunduğu şekilde İslâm'dan bir haber yetişiyor. Anne ve babaların rahatlığına ise diyecek söz bulamıyorum. "İlk okul bitsin, öğrenir, lise bitsin, öğrenir, ee o kadar okudu, üniversite şart!!" Genelde üniversite okurken de biriyle tanışıp evlenme ihtimali çok yüksek oluyor. Sonrasını siz düşünün. Daha sonra öğrenir, daha sonra yapar diyen annenin çocuğu acaba anne olunca, kendi çocuğunu nasıl yetiştirecek? İşte bizim neslimiz böyle bozulmaya mahkum durumda.
Ümmetin hali boşvermişlikle her geçen gün daha da kötüye gitmekte. Bunun için üzerimize düşen en büyük vazife işe kendimizden başlamaktır. Daha sonrada toplumumuzu bilinçlendirmek ve Emri Bi'l-Marufta bulunmaktır. Müslümanlar olarak ilk hedefimiz İslâm'ı iyi bilmek olmalı.
Lise ve Yüksek Okullarda öğrencilere doğru bir eğitim verilmiyor. Öğrenciler öyle şeylerle uğraştırılıyor ki, bu onların çabalarının, enerjilerinin ve vakitlerinin çoğunu kuşatıyor. Bunun yarısı, din ve dünyaları için doğru harcansa çok daha hayırlı bir toplum yetişir.
Aynı şekilde çağın silahıyla donanmak lazım. O da kültürdür. Bizler Müslümanlar olarak hem dünyevî hem de uhrevî ilmi aynı anda alabilmek için büyük uğraşlar vermemiz gerekir. Bu da mücadele ve çalışmakla olur. Bir genç sakin, güçlü problemsiz bir toplumda yetiştiğinde ümmetiyle ilgilenmekten çok kendisiyle ilgilenir. Hiçbir ızdırap duymadan boş işlerle uğraşır ve eğlenir. Ama bu genç düşmanları tarafından gasp edilmiş kültürünü ve benliğini farkına varırsa, hürriyetini, kendi kültürünü almak için çabalar. Bizde günümüzde bu örneği düşünerek kendi kültürümüzü ve dinimizi kaybetmeme adına kendimizi her yönden geliştirmeliyiz. İşte o zaman kendi nefsimizi düşünmekten çok ümmetin içinde bulunduğu durumu düşünüp, ümmetin dertleriyle dertlenmek en büyük amacımız olur. Bundan dolayı eğitim ve öğretimi ıslah etmek, İslâm şeriatına uygun bir toplum oluşturmak önemli hedeflerimiz arasında olmalıdır. Gayemiz, İslâm'ın hükümlerine iman eden, hayatın her alanında İslâm'ın güzellikleriyle benzemeye çalışan yeni bir nesil yetiştirmektir. Sonuç olarak hepimiz doğru bir eğitim almaya çalışmalı, tercihlerimizi iyi yapmalıyız. Kendi nefsimizi zor ve ağır işlerle imtihan edip, nefsin şehevî isteklerine, kötü alışkanlıklarına ve âdetlerine gem vurmalıyız. Omuzlarımızda sorumluluk yükünü hissedip, derslere ve eğitime koşmalıyız.
Allah Teâlâ geçmiş milletlerin tarihini bizlere aktarmak suretiyle bazı ders ve ibretler almamızı ister; Şunu bilmeliyiz ki; HAYATA UMUTLA SARILAN BİR MİLLETİN ÖLMEESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR! Bu yazıyla birlikte yeni eğitim sistemine yeni umutlara Bismillah...!!!


Bugünkü Halimizi Anlatan Bir Hadis!

Bugün, Müslümanların sayısı iki milyarı bulmuştur. Fakat ne yazık ki durumları, Ahmed ve Ebu Davud'un Sevban'dan rivayet ettikleri hadisin nitelendirdiği gibidir. Hz. Peygamber bir gün şöyle demiştir: "Her taraftan kurtların, hayvanların yemek kaplarına üşüştükleri gibi bir takım milletlerin üzerinize üşüşmelerinin zamanı gelmek üzeredir." Ashab, "Ey Allah'ın Rasulü,o gün biz çok azmıyız ki üzerimize üşüşecekler?" dediklerinde, Rasulullah (s.a.v), "Hayır, sizler sayıca çok olacaksınız, fakat siz selin üzerindeki çer çöp ve köpük misâli olacaksınız. Allah düşmanınızın kalbinden sizin korkunuzu söküp alacaktır. Sizin kalbinize de "vehn'i atacaktır" dedi. "Vehn nedir ey Allah'ın Rasulü?" dediklerinde, Hz. Peygamber de (s.a.v) "dünya sevgisi ve ölüm korkusudur" buyurdu.

Bu hadis, dışarıda balon gibi şişkin, içerde de zayıf, bitkin ve yıkılmış bir kalabalığın bir anlam ifade etmeyeceğini vurgulamaktadır. Bugün ümmetin çer çöp gibi muhatap bile alınmadığı bir zamanda, aynen selin üzerindeki köpük gibi hafif olduğu ve yine köpük gibi kaynaşmadığı, dağınık kaldığı, hedefini ve yolunu şaşırdığı bir gerçektir.

25 Şubat 2016 Perşembe

Dr. Alexis Carrela'a Göre Çocuk Yetiştirme Nasıl Olmalı?

Muhammed Kutub'un "20. Asrın Cahiliyesi" adlı kitabında okuduğum, onun da Dr. Alexis Carrel'ın (İnsan Denen Meçhul) adlı kitabından aldığı bir yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Bu yazı hem annelere hem de anne adayları için çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Maalesef günümüz Kapitalist sisteminde artık çocuk eğitimi çok kötü durumda. İnşallah bu yazı okuyan herkese bir ışık olur.

 D.r Alexis Carrel şöyle diyor : Çağdaş toplum, aile-çocuk terbiyesini okul ve yuva eğitimiyle değiştirmekle çok büyük hataya düşmüştür. Anneler, işlerine gidebilmek, sosyal zevklerini tatmin etmek, eğlencelerine dalmak, edebiyat ve sanat zevklerine vakit ayırabilmek, briç oynamak, sinemalarda vakit geçirme, tiyatro gösterilerini kaçırmamak, her türlü hevâ ve heveslerine dalmak gibi uğraşlardan dolayı, çocuklarını yuva ve kreşlerin eline terk ediyorlar. Çocuklarına bakacaklarına, vakitlerini böyle şeylerle geçiriyorlar. Bu tip kadınlar, aile birliğini ve çocukların büyükleriyle bir arada bulunarak onlardan gerekli terbiyeyi almalarını engellemektedirler. Bu kadınlar, çocuklarının büyüklerle bir arada bulunup toplum projelerinin konuşulduğu nezih aile toplantılarından tutulmalarından dolayı sorumludurlar. Şu gerçeği iyice düşünmek gerekir: Aynı yaştaki köpek yavrularından bir kulübenin içinde büyüyenleri, annelerinin peşinden giderek büyüyen yavrular kadar serbest ve rahat olamazlar. Kendi akranları arasında yetişen çocuklarla, yetişkin ve zeki kimseler arasında büyüyen ve onların sohbetlerine katılan çocukların zekâları arasında farklar vardır. Zira çocukların fizyolojik, aklî ve duygusal davranışları yetiştikleri ortama göre şekillenir. Çocuk, kendi yaşındaki birinden çok az şey alır. Hep yuva veya kreşte, dört duvar arasında vakit geçiren çocuk olgunlaşamaz ve gelişemez. Kişi, üstün bir güce kavuşabilmek için aileden oluşan sosyal bir yapının özenine ihtiyaç duymaktadır.

24 Şubat 2016 Çarşamba

Peygamber Sevgisi (Araştırma)


Peygamber Sevgisi
Dinimize göre Allah'tan sonra en çok sevgiye layık olan, Allah Resulü'dür. Allah Resulü'nü en çok sevenlerin başında ise sahabe gelir. Bizim de Rasulullah'ı layıkıyla sevebilmemiz için, Kur'an'dan ve sahabelerin hayatlarından peygamber sevgisinin nasıl olması gerektiğini öğrenebiliriz.


Kur'âna göre peygamber sevgisi:
De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından (satışının durmasından) korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz (hoşunuza giden) evler, Allah’tan ve O’nun Resûl'ünden ve O’nun (Allah’ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fasıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.” Tevbe/24

Bu âyete göre Peygamberimiz bize: Babamızdan, evladımızdan, kardeşimizden, eşimizden, akrabalarımızdan, malımızdan, mülkümüzden, evimizden yani kısacası her şeyden daha sevgili olmalıdır.

Kur'âna göre peygamber sevgisi kavramı, hayatımızdaki her şeyin önünde gelmesi gereken bir kavramdır. Kur'ân'da Peygamber sevgisini anlatan daha birçok âyet mevcuttur.


Sahabelere göre peygamber sevgisi:
Peygamber sevgisini benimsememize yardımcı olabilecek en büyük etken ise sahabelerin peygamber sevgisini araştırmaktır. Sahabeler hayatları boyunca Rasulullah'ı ailesinden, mallarından hatta canlarından bile daha üstün tutup peygamberimizi daha çok sevmişlerdir. Hatta bunun örneği olarak sahabelerin sık sık söylediği ''Anam babam sana feda olsun ya Rasulullah'' sözü bunun en iyi örneğidir.

Sahabelerin Rasulullah'a olan sevgisine örnek olabilecek bir hadis:
Rasûl-i Ekrem, Hz. Ömer’in elini avucunun içine almış

oturuyordu. O sırada Ömer (r.a):

–Ya Rasulallah! Sen bana canımın dışında her şeyden daha sevgilisin!” diyerek Hz. Peygamber’e olan muhabbetini ifade etti. Onun bu sözüne karşılık Peygamber Efendimiz:

–Hayır, canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki ben sana canından da sevgili oluncaya kadar hakîkî iman etmiş sayılmazsın!” buyurdu.

Hz. Ömer hemen:

–O halde vallahi şimdi Sen, bana canımdan da çok sevgilisin Yâ Rasûlallah!” dedi. Bunun üzerine Allah Rasulü (sav): "İşte şimdi oldu ey Ömer!" buyurdular. (Buhârî, Eymân, 3)

Bizim peygamber sevgimiz nasıl olmalı:
 
Peygamberi sevmenin en önemli gerekçesi ise O'nu hiç unutmamak, aklımızdan çıkarmamak, O'nun gibi olmaya çalışmak, yaptığımız her işte: O, olsa nasıl yapardı diye düşünmek. Kısacası Rasulullah'ın sünnetine uyarak yaşamaktır. Peygamberimize olan sevgimiz bütün her şeyin üstünde olmadıkça hakkıyla imân etmiş sayılmıyoruz.


Bu halde O'nu gerçekten sevebilmek için: yaşayışımızda O'na ne kadar benziyoruz, O'nun ahlâkıyla ne kadar ahlâklanıyoruz, kaç tane sözünü biliyoruz tüm bu soruları aklımızdan geçirip, zamanımızı O'nu tanımaya, bilmeye ve O'nun sünnetine uymaya harcamamız gerekir.

23 Şubat 2016 Salı

Kitap Tavsiyesi:Küçük Adamlara Büyük Oyunlar

Her an karşımıza çıkan yeni bir ürün, olağanüstü pazarlama teknikleriyle evimize girerken, ilk anda fark edemediğimiz alt mesajları da yavaş yavaş ruhumuza işlemeye başlar. Bu, bir kanser hücresinin sessiz sedasız vücutta yayılmasına benzer, bu yüzden artık bazı olguları farkına varmalı gözlerimizi açmalıyız! İzlediğimiz sinema filmleri, diziler pc oyunları bizi "tek tip" yapmaya ve daima "efendilerine itaat etmeye" ayarlanmış robotlara dönüştürmektedir. Her sanat eseri bir mesaj için üretilir. Mesaj vermeyen sanat eseri yada ürün yoktur. Önemli olan üretilen şeylerin mesaj vermesi değildir; verdiği mesajın ne olduğudur! Oysa evrensel değerler diye aktarılan mesajların altından da karşımıza "emperyalist değerler" çıkar! Örneğin "fakirlere yardım etmek" evrensel bir değer olarak bize sunulurken fakirlere yapılan yardımın Hristiyanlığın bir gereği olduğunun alt mesajla verilmesi "evrensel değer"i "emperyalist değer"e dönüştürür. Böylece küreselleşme adına Batı kültürünün İslam coğrafyası olarak kendi kültürümüzü nasıl yok ettiğini ve Gençlerimizde gün geçtikçe Amerika hayranlığı uyandırdığını görürüz. Buna dur demek için geleceğin büyükleri olacak çocuklarımız için uyanmak lazım. Unutmamak gerek! Uyanık olanlar uyuyormuş gibi yapabilir, ama uyuyanlar uyanıkmış gibi yapamaz. Gözümüzün önünde dönüp duran hipnoz halkaları bizi geçici bir uykuya yatırdı! Şimdi uyanma zamanı ! Lütfen bu kitabı okuyun..

Kitap Tavsiyesi: Cennete Otostop

Hepsinin birbirinden farklı, birbirinden ilginç hikayesi vardı. Kimisi papazken, kimisi ünlü bir müzisyenken, kimisi bir misyonerken, kimisi de uyuşturucu kaçakçısıyken İslam'la tanışmış ve kendilerine yeni bir hayat kurmuşlardı. Bu röportajları okurken insan, mühtedîlerin gözyaşlarına, sevinçlerine ve heyecanlarına da şahitlik ediyor. Kitapta beni en etkileyen cümle şu oldu ; " Müslüman bir ailede doğanlar İslam'ı iyi biliyorlar; ama yaşamıyorlar. Sonradan İslam'a girenler ise İslam'ı pek fazla bilmiyorlar; fakat İslam'ı yaşamak için büyük çaba sarf ediyorlar. Müslümanlar olarak ilim ve takvayı bir araya getirebilirsek sanırım halimiz şu anki durumumuzdan çok daha iyi olacak"... İlim ve Takvayı bir araya getirebilme ve İmanımızın değerini bilebilme duasıyla 💕 Amin.


Kitap Tavsiyesi:İslam'da Zaman Tanzimi

Zamanı en iyi şekilde değerlendirmek için İslam'ın zamanla ilgili prensiplerini gösteren süper bir kitap! Bazı kitaplar kesinlikle okunması gereken türdendir işte bu kitapta öyle.. ayrıca Kitapta beni en çok etkileyen unsur ise; İslâm âlimlerinin zamanı nasıl anladıkları ve nasıl değerlendirdikleri konusu, bizim hiç bir saati umurumuzda olmadığı zamanın, her saniyesini öyle mükemmel bir biçimde değerlendirdiklerini okuyunca insanın şaşmaması ve kendinden utanmaması mümkün değil..
 Örnek verecek olursak; Osman el Baklavî'nin "ben yemekle meşgul olduğum her defasında canım çıkıyormuşçasına ruhumda sıkıntı duyarım, çünkü zikrime mani oluyor" aynı zamanda, İmam-ı Malik'in, "helada geçecek zamanı en aza düşürme yollarını aradığında, bu maksatla, her üç günde bir defa helaya gidecek şekilde yemeği azalttığı" en basit iki örnekten biri.. Kısa ömürlerinde ciltler dolusu eserler yazmalarındaki başarının sırrını en güzel biçimde anlatan ve bir Müslümanın zamanını nasıl kullanması gerektiğini beyan eden bu kitap kesinlikle okunmalı..!

Kitap Tavsiyesi:Sade

Bu kitabı sadece bir kaç saat içinde bitirdim ve beni inanılmaz etkiledi bu yüzden sizlerle de paylaşmak istedim.. Bu kitap tamamen insanın hayatını sadeleştirmesiyle ilgili yani bir nevi minimalizm, açıklayacak olursak; evimizi, çantamızı, gardırobumuzu hatta program ve ilişkilerimizi bile en aza indirmek.. Bu kitabı okuduktan sonra en çokta gardırop konusunda ve her dışarı çıktığımda "yeni bir şey alma" konusunda kendime çok kızdım, kapitalist dünya bize harca, ihtiyacın olmadan bile sadece al derken oysaki boş şeylere harcadığımız parayı tasarruf edip daha fazla seyahat etmek, yeni bir eğitim almak veya bir hobimizi geliştirmek adına kullansak çok daha yararlı bireyler olabiliriz.. Ama bu kitaptan sonra samimi olmak gerekirse kendimi sanki sadece "tüketime dayalı bir makina" gibi hissettim, meğer ihtiyacım yokken aldığım ne de çok şey varmış dedim, en basitinden 1 tane el kremi yeterken neden ben 10 taneye sahibim bunu sorguladım.. Gerçekten insan düşününce paranın sizi değil de sizin parayı yönettiğiniz bir hayatta, hem herşey daha kolay hem de insan az şeyle bile rahat yaşamayı öğrenebilir. Sadece maddi olarak değil insanlarla olan ilişkilerimde bile sadeleşmeye heves ettim. Bana iyi gelen, hayata bakış açımı değiştiren beni mutlu eden insanlarla olmak varken, sürekli beni yoran ve mutsuz eden insanlardan bile uzaklaşmak bi bakıma sadeleşmek en iyisi olur sanırım! Ben kendime bir iyilik yapmak ve bu kapitalist dünyanın bize sunduğu kargaşadan kurtulmak için her gün sadeleşmek adına bir adım atıcam.. -İçinde daha az eşya, daha fazla deneyim olan, daha hafif, sınırlarını kendinizin belirlediği dolu dolu bir yaşam Sadedir, Ve sadelik güzeldir!!

Kitap Tavsiyesi:Su Üstüne Yazı Yazmak

Arayış içinde olan aradığını İslâm'da ve tasavvufta bulan Amerika'da doğan bir Psikolojik danışman... ve şeyhinden aldığı derslerle hayatının her anına yayılan ve her bir imtihanın birer hikmete işaret ettiğini görüp; aslında her bir İmtihanın bir lütufa işaret ettiğini gösteren insanı benliğinden alan Manevi yolculuğa çıkartan harika bir eser..Haramlar ve ona götüren şeyler, Nefs'in ayrık otlarıdır. Ayrık otları kesmek yetmez, köklerini de kazımak gerekir