Muhammed İkbal’in Eğitim Sistemine Bakış Açısı
Bu yazımda son zamanlarda okuduğum Muhammed İkbal’in İslâm
Düşüncesi adlı kitabında üçüncü bölüm olan “Ahlâkî ve siyasî bir ideal olarak
İslâm” başlığında gerçekten çok etkilenerek hatta ümmetimizin durumunu düşündüğümden
dolayı ağlayarak okuduğum bir yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Aslında bu
sayfalarca süren bir yazıydı, Kitabın tamamını okuyamayanlar için sadece bu
bölümü okumalarını kesinlikle tavsiye ediyorum. Bu kitabın, Günümüzün
problemlerini, İslâm düşüncesinin temel özelliklerini, İslâm medeniyetinin
yaşadığı krizi bu kadar güzel anlatan sayılı kitaplardan olduğunu düşünüyorum. Temin
edip okuyamayanlar için de bende o uzun sayfaların kısaca özetini çıkartmak
istedim. İnşAllah keyifle okursunuz.
Gelelim Muhammed İkbâl’in “Eğitim Sistemi” için dediklerine…
“Bilgi edinmek için bilgi edinmek, yalnızca aptalların
işidir. Eğitim de tıpkı başka şeyler gibi, öğrencinin ihtiyaçlarına göre
belirlenmelidir. Geliştirmek istediğiniz belli bir karakter tipiyle hiçbir ilişkisi
olmayan bir eğitim biçimi bütünüyle anlamsız ve boşunadır. Hayat yalnızca ekmek
ve yağdan ibaret değildir, hayat daha fazla şeylerdir. Hayat bütün boyutlarıyla
millî ideali yansıtan sağlıklı karakterlerden, kişiliklerden oluşan bir topluma
sahip olabilmektir. Ve gerçek bir millî karaktere sahip olabilmeniz için,
gerçek anlamda milli bir eğitim sistemine sahip olmanız zorunludur.
Çok kötü bir okulda eğitim alan ve kendi sosyal ve tarihî
geleneğinden büsbütün habersiz bir şekilde yetişen genç bir Müslüman çocuktan
hür ve yaratıcı bir Müslüman karaktere sahip olmasını bekleyebilir miyiz?
Aramızda kimin Müslüman medeniyetinin modern Avrupa
uygarlığı üzerindeki etkileri konusunda en ufak bir fikri var? Kaçımız İbn
Haldun gibi büyük bir tarihçinin ve tarih felsefecisinin harikulâde eserlerine
ve fikirlerine sahip acaba?
Oysa yaşayan bir millet, ölülerini ve geçmişini unutmadığı
için ve unutamadığı sürece yaşayan bir millettir. Bu ülkedeki mevcut eğitim
sisteminin bir halk olarak bize hiçbir şekilde uygun olmadığını haykırıyorum.
Bu eğitim sistemi bir millet olarak bizim tabiatımıza uygun değildir, aksine bu
eğitim sistemi Müslüman karakteri ve özelliği taşımayan bir insan tipi
yetiştiriyor. Bu eğitim sistemi bizim ihtiyaçlarımız tarafından
belirlenmemiştir, bizim geçmişle bütün bağlarımızı kopartmaya yaramaktadır.
Çocuklarımızın eğitime her yıl çok fazla para harcıyoruz. Ben
bu ülkenin kaynaklarının, imkânlarının ve yeteneklerinin bütünüyle israf
edildiğini ve boş yere harcandığını görüyor ve çok üzülüyorum.
Gerçek anlamda kendimiz olabilmemiz için, bizim sosyal ve
tarihî geleneğimizi canlı tutacak, bizi iyi, faydalı ve huzurlu yurttaşlar haline
getirecek ve en asil siyasî karakterlerden neşet eden özgür ama yasalarına uyan
bir ruha sahip insanlar yetiştirebilmemiz için kendi okullarımıza, kendi
kolejlerimize ve kendi üniversitelerimize sahip olmak zorundayız. Önümüzdeki
zorlukların elbette ki bilincindeyim, ama eğer kendi zorluklarımızın üstesinden
gelmenin yollarını bulamazsak, hiç şüphe yok ki, dünya bizi kısa bir süre sonra
defterden silecektir.
Eğitimle ilgili tam bu noktada hiç çekinmeden, ekmeğini
dürüstçe taştan çıkaran ve bu zorlu zamanlarda ailesinin ve çocuklarının
onurunu, şerefini ve hayatını korumak için çok ağır yük yüklenmekten çekinmeyen
cahil bir bakkala, yüksek bir kültüre sahip, zeki, eğitimli ama bedenindeki
ruhu sönmüş, uysallaşmış, uysallığıyla ve tavizkarlığıyla, üstüne üstlük de
gurur duymaya kalkışan, gelişigüzel ve müsrifçe tüketen, uykusuz geçen
gecelerinden yakınıp duran, eğer çocuk sahibi olabilmişse, toplumuna sağlıksız
çocuklar veren kişiden çok daha fazlasıyla gurur duyuyorum.”